Her 5 Kişiden Biri Alerji Problemi Yaşıyor
Bahar aylarında doğanın canlanması ve dışarıda geçirilen sürenin artması ile birlikte alerji şikayetlerinde de artış yaşanıyor.

Çocuklarda görülen alerjilere karşı hassaslıkla ilgili çalışmalarda sonuçlar oldukça ciddidir. Büyük şehirlerde yaşayan çocukların %30 unda sebebi bilinmeyen atopik hipersensivite mevcut,%12 sinde alerjik rinit, %10 unda egzama ve %5 inde astım rahatsızlığı görülmektedir. Ancak burada önemli olan şikayetlerin ve klinik tablonun farklı farklı olması deyil, bu rahatsızlıkların altında yatan hastalıklara, şikayetlere sebep olan etmen in aynı kaynaktan olduğudur. Yukarıdaki dört hastalıkta menşeyini aynı yerden almaktadır. Örnek süt intoleransı olan çocuklarda alerjik reaksiyon kiminde egzama, ,kiminde tonsillit, kiminde alerjik bronşit, kiminde alerjik astım olarak zuhur edebilir, burada merkezde olan süt intoleransıdır, semtomların farklı oluşu organların zayıf halka olarak süt intoleransına verdiği cevaplardır. Alerji izole bir hastalık deyildir komleks bir tedavi gerektiren immun sistem hastalığıdır.

İmmunolojik reaksiyonu iki seviye üzerinden inceleyebiliriz.

1-Kalıcı viral yükler ve immunizasyon yükleri; bunlar,viral infeksiyonlardan sonra virüs kalıntıları(DND izleri ) bazı dokularda afiniteleri nedeni ile birikirler intolerans etki yapan gıdalarla birleşerek hapten oluşmasına neden olurlar. oluşan haptenleri vücut yabancı madde olarak algılar ve antikorlar oluşturarak kendisini korumak için reaksiyon gösterir hastalık oluşur.

2-Bağırsak florası bozulması; Bağırsak florası yada intestinal flora,intestinal eko sistem hiç bir zaman göz ardı edilemez .İntestinal florada dost ve (dost olmayan) patogen bakteriler bir denge içinde yaşarlar. simbiyotik(birbirlerinden faydalanarak ) .Herhangi bir nedenle denge bozulacak olursa, ister antibiyotik kullanımı sonucu, ister ağır metallerin toksik etkisi sonucu, ister endüstriel karbonhidratla meslenme neticesi , denge patogen bakteriler lehine bozulmaya başlayınca patogen olan mantar ürer.

  1. Bu patogen bakterilerin bir tarafdan bağırsak duvarında koloni yaparak üremesi nedeni ile bağırsak hastalığı oluşturur.
  2. Diğer bir etki üremesi sırasında oluşan toksinlerin kan dolaşımına geçerek dokularda birikmesi sonucu dokunun hassasiyetine bağlı hastalıklar oluşur.
  3. Özellikle bağırsak cidarına yerleşen mantar immun sistemin gözleri olan peyer plakları üzerini kapatarak immuniteyi bozarak hastalık nedeni olur.
  4. Bozulmuş mide bağırsak fonksiyonu nedeni ile mineral ve vitaminler amino asitlerin absorbsiyonu bozularak yetersizliğe bağli hastalıklar oluşur

I. Nörodermatit in Gelişiminde Rol Oynayan Çoklu Nedenler

Yapısal ve psikosomatik unsurlar

Eğer(alerji) nörodermatit hastadan alınan anamnezde otonom sinir sistemi üzerinde belirgin bir stres olduğu tespit edilir. Ve tedavi bu anlamda düzenlenmeli, harmonizasyon sağlanmalıdır. Bundan dolayı egzama hastalığının altındaki neden stres denmektedir. Buna yönelik ilaçlar verilmekte, faydası olmakla birlikte yetersiz bir tedavidir. Valerian türü ilaçlar çocuklara stres için verilebilir. Bu ilacı alan çocuklar daha uzun süreler konsantre olabilmekte ve böylece okul performanslarında iyileşme görülmektedir.

Yetişkinlerde görülen nörodermatit vakalarında sorunun kaynağı genellikle simpatik ve parasyipatik yada yin ve yang arasındaki dengesizlikten kaynaklanır. Yin ve yang arasındaki dengesizliği yok etmedikçe tedavi de başarı sağlamak mümkün olmaz.

Sağlıklı bir bireyde (yin ,yang ) otonom sinir sistemi ahenk içinde olmalıdır.

Sistemik Yükler

a. Jeopatik Stres

b. ‘Elektrokirlilik , her ikiside etkisini sempatik aktiviteyi artırarak yapar.

Elektro-kirlilik nörodermatitte sorun gibi olan sempatik aktiviteyi artırarak etkili olur. Bu nedenle büyük önem taşır. Elimizden düşürmediğimiz, gece uyku da dahi yanımızda ve yatağımızda olan cep telofonları, bilgisayarlar ,elektronik aletler daimi olarak elektro kirlilik yayar ve strese neden olarak alerjiyi tetikler.

Bulunduğu yere elektrik enerjisi radyasyon yayan elektrostres (Elektro-kirlilik), gece boyunca terlemeye neden olur. Kaşıntı oluşmasını önemli oranda arttırır.

Jeopatik stresle beraber elektro-kirlilik tüm OSS (Otonomik Sinir Sistemi)’ni irite eder. Çocuklarda huy değişikliğine neden olurlar. Bazıları ulaşılamaz, içine kapanık ,konuşmayan kontak kurulamayan depresif yapıda cocuklar, bazıları agresif, hırçın, kavgacı karakterde olurlar. Bazılarında da hiperaktivite sendromlu tip geliştirebilir.

Bu türden çocukları ayırt etmek kolaydır çünkü stres bölgesinden kademeli olarak çıkıp sabaha karşı yatağın bir köşesine kıvrılıp uyuya kalırlar.

Enürezi (gece yatağa işeme) başka bir belirleyici olabilir.

Buna göre, doğal olarak; bebek telsizleri, yaylı yataklar, su yatakları, duvarlarda büyük aynalar aynalar, cep telofonları, bilgisayarlar, televizyon, digital telefonlar uyuma alanınının yakınında bulundurulmaması gerekir .Uykuda odada mümkünse ışıklar söndürülmeli.

c. Asidoz

Her alerjik rahtsızlık, bir sempatik aktivitenin yükselmesi sonucu olur(Yang Yin e oranla yükselmiştir).Başka bir deyişle yang durumu asit-baz dengesini asitik tarafa kaydırmıştır. Her alerjik hastalıkta vücut asidik tarafa kaymıştır. Alerjik vakalardan sabah alınacak idrar örneğinde idrar pH 6’dan düşük olacaktır.
Hastaya öncelikle histamin salınımını azaltmak, kaşıntıyı engellemek gerekir, bunun içinde sözü edilen bu pH değerini bazik tarafa kaydırmak gerekir.
Sabah idrarının pH değerini 6.8-7.4 aralığına çıkarabilmek amacıyla hastaya yaklaşık 200 ml saflaştırılmış su içine 1 tatlı kaşığı veya fazla baz(yemek sodası )karışımı ekleyip her akşam yatmadan önce içilmelidir.

Oetinger’e Göre Baz Karışımı
430g sodyum bikarbonat, 25g kalsiyum sitrat, 25g potasyum sitrat, 10g magnezyum sitrat, 10g kalsiyum fosfat .

d. Mezenkim ve Retiküloendotelyal sistem (RES)

Asidoz mezenkim hücreleri arası sıvının bazik olması gerekir. Bazik ortamda hücreler arası besin, iyon alış verişi iyidir. Hücre içi metobolizma sonucu oluşan atıklar hücreler arası intersitiel aralığa boşaltılır. Buradan genel dolaşıma geçerek dışarı atılır. Eğer intersitiel aralık asidik olursa burası jel kıvamındadır dolayısı ile atıklar iyi bir şekilde dışarı atılamaz ve biriken atıklara karşı reaksiyonlar gelişerek hastalıklar zuhur eder.

e. Ağır Metaller ve Diğer Antagonistler

Nörodermatit hastası insanların yaklaşık %80’i ağır metal yükü altındadır. Baş suçlular Cıva (Hg), Kadmiyum (Cd) ve Kurşun (Pb)’dur. Ağır metalle vücudumuza sindirim, solunum ve temas yolu ile girerler. Sindirimle giren toksik metaller bağırsakta bulunan iyi bakterileri toksik etkileri ile yok ederler. Mantarların bağırsakta tutunmasına ve üremesine yardım ederler (Mantarlar üzerine etkileri yoktur).Böylelikle disbiyisis yolu ile hastalıklar oluşur.

Ağır metaller metabolizmada eser elementlerle yarışa girerek eser elementlerin yerine geçer ve bir çok enzimin yapısını bozarak metobolik faaliyetleri bozarak zarar verir.hastalık nedeni olur.
Çinko (Zn), demir (Fe) ve bakır (Cu) gibi imünolojik olarak önemi olan metallere engel olduğundan, bir çok enzimin faal hale geçmesini engellediğinden ağır metaller konusu büyük önem taşır. (örneğin sadece Çinko inhibisyonunda 140’tan fazla enzim etkilenmektedir)

Genel kural: Hg, Cd, Pb maddeleri Cu, Fe ve Zn maddelerinin inaktif olmasına neden olur

Egzama hastalarının tamamında değişik oranlarda Çinko eksikliği tespit edildiğinden çinko takviyesi yapmak gereklidir. Nikel, krom ve kobalt metal grubu da önem taşımaktadır. Bu metallerin nörodermatit hastalığını tetiklerler.
Erkekler genellikle krom intoleransı geliştirirken kadınlar da genellikle nikel intoleransı geliştirir.

Arsenik, alüminyum ve berilyum maddeleri de önde gelen suçlular arasında sayılabilir. Bunların kaynağı ağırlıklı olarak katı atık yakma tesisleridir.

Ağır metaller bağırsakların mukoza membranları üzerinde toksik bir etki yaratır ve böylece:
a. Mantarların yerleşmesi kolaylaşmakta
b. makro moleküller bağırsak duvarlarından daha kolay geçebildiğinden olası
herhangi bir alerjik reaksiyon güçlenmektedir

3. (Gizli) Temel Alerjenler

Bu alerji türlerinin, geleneksel IgE alerjilerine kıyasla patojenik düzeyde sorun çıkarmaya daha yatkın oldukları anlaşılmıştır.

Gerçek sorun teşkil edenler sadece süt ve buğday/spelt dir (ve belli bir orana kadar diğer tüm tahıllar). Sözü geçen tahılın binyıllar süren bir optimizasyon sürecine maruz kalması; bu sürecin protein yapılarında değişikliğe neden olması ve dolayısıyla bağışıklık sistemini rahatsız etmesi, bu durumun açıklaması olabilir. Bu ‘tarihöncesi’ gıdaların beden sistemine genetik olarak kilitlenmiş olduğu söylenebilir.

Bu maddelere gizli denmesinin nedeni, intolerans sözkonusu maddenin belirli bir dönem katiyetle kullanılmaması ve ardından tekrar kullanılmaya başlanmasıyla ortaya çıkmasıdır.
Örneğin, süt intoleransı olan bir hastanın mandıra ürünleri tüketmesini tamamen engellerseniz semptomlar büyük olasılıkla daha da kötü olacaktır. Böylelikle hastada, uyuşturucuyu bırakma aşamasında olan bir bağımlının geri-çekilme (yokluk sendromu) belirtilerinde olduğu gibi alerjene karşı engel olunamaz bir istek ortaya çıkmaktadır. Yaklaşık beş gün boyunca alerjenin hiç tüketilmemesi ve ardından tekrar yenmesi sonucu çok ciddi tepkilere neden olabilir. Tepkiler çoğunlukla deri ve de bağırsaklarda kendini gösterirken, bedenin tümünde kötü-hissetme hali gelişmesi olasılığı yüksektir.
Alerjenlerin belirlenmesi bu sayede olmaktadır ve bir anlamda tüm alerjenleri ortaya çıkarmak için kullanılabilir.

Peki IgE alerjilerine kıyaslandığında, gizli alerjenlerin patojenik potansiyeli neden bu kadar yüksek ve beden üzerindeki sistematik etkisi nasıl bu kadar ciddi olabiliyor? Selye’ye göre bunun nedeni gizli alerjenlerin baskısı altında olan bağışıklık sisteminin tekrar tamir etme hali içinde olmasıdır.

Bu adaptasyon süreci imünolojik rezervlerden sürekli olarak kaynak emer ve ortaya çıkan eksiklik akut sorunlarla kısmi olarak yetersiz derecede baş edilmesine neden olur. Başka bir deyişle, bağışıklık sistemi üzerinde daima ek bir yük bulunur. Bu husus alerjenin nötrleştirilmesi dahil çok büyük önem taşır.

4. Gıda İntoleransları

Süt Etkileri

Doğum sonrası altı hafta emzirilen bir bebeğe ilk defa inek sütü verildiğinde, bebeğin süt intoleransı varsa kusma ve ishal semptomları baş gösterir. Bu semptomlar bir süre sonra yok olabilir ve süte tolerans varmış gibi görünebilir. Gerçekte ise ortaya çıkan hayli kuşkulu bir alışma sürecidir ve bundan böyle bedenin bağışıklık sistemi üzerinde daimi bir yük bindirecektir ki; böylelikle tüm edinilmiş yapısal ve kalıtsal zayıflıklar kendilerini daha kolay ortaya çıkarabilecek duruma gelirler. Bu durum temel alerjenlerin poli-morbiditesini açıklamaktadır. Bu türden çocuklar erken yaşlarda orta kulak enfeksiyonları ve kulak polipleri geliştirirken; ilerleyen yaşlarda da sürekli tekrar eden bademcik sıkıntısı çekerler. Ergenlik dönemindeyse migren ortaya çıkabilir. Yetişkinlik dönemindeyse, çoğunlukla sinüzit ve bununla bağlantılı sorunlar yaşarlar. Bu enfeksiyonlarsa daha sonra gelişecek hastalıkların temelini oluşturabilir. Tüm bu belirtilerin tek nedeni tek başına süt intoleransıdır!

Not: Bebeğini emzirmekte olan, laktoz intoleranslı bir annenin de hiç süt içmemesi gerekir çünkü genel olarak alerjenlerin bir çoğu anneden çocuğa emzirilen anne sütünden aktarılmaktadır.

Buğdayın Etkileri

Normal koşullarda buğday kaynaklı nörodermatit, sadece iki yaşın üstündeki çocuklarda gözlemlenebilir. Cocuk buğday ürünlerini ilk kez tüketmeye başladıktan bir süre sonra ortaya çıkar.

Ne yazık ki, kılçıksız buğdayın da alerjenler arasında listelenmesi gerekmektedir; çünkü buğday gibi bu tahılında verimliliğini arttırmak için yapılan çalışmaların doğrudan bir sonucu olarak hipo-alerjenik özelliklerini yitimiş olması sözkonusudur. Tahıl intoleransı da ilerleyen yaşlarda bronşit, astım veya romatizmal artrit şeklinde kendini gösterebilir.
Esasında buğday ve süt intoleransları kendilerine has spesifik lokal etkilere bile neden olabilmektedir.

SÜT:Bademcikler dahil kafa bölgesi tutar.
BUĞDAY:Aşağı solunum yolları, akciğerler ve de eklemleri tutar.Eğer süt ve buğday yapısal alerjenler olarak kabul edilirse aşağıdakiler içinde etkili oldukları anlamına gelir. Süt ve buğday Mezenkim, Kişilik, Yapı içne girmiştir. Bu da söz konusu alerjenlerin ortadan kaldırılmasının neden bu denli zor olduğunu açıklamaktadır. Gerçekten etkili olacak terapi yapısal terapiyi içermelidir

DAHA FAZLA BİLGİ ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ; Alerji nedir ve nasıl tedavi edilir?

UYARI! www.sifahanemerkezi.com, www.ilacsiztedavimerkezi.com, www.recepcelik.com.tr internet sitelerinde yayınlanan yazı, kısmen resim ve videoların her türlü hakkı Şifahane Sağlıklı Yaşam Merkezi’ne aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez.

Önceki İçerikSedef Hastalığı nedir? Belirtileri ve tedavileri nelerdir?
Sonraki İçerikFibromiyalji; Halk arasında kas romatizması olarak da bilinir